Bal, arıların çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarı midelerinde kimyasal değişikliğe uğratarak ve arı kovanlarında bekleterek oluşturdukları bir besindir. Bu kimyasal değişim sırasında arılar sakkarozu, früktoz ve glikoza çevirirler. Bunu kovandaki hücrelere yerleştirip üzerini mumsu bir maddeyle örten arılar, özel havalandırmayı sağladıkları kovanlarında balın bildiğimiz haline gelmesini sağlarlar.
Burada ciddi bir ekip çalışması ve emek yatar. Rakamsal olarak bu emeği göstermek için kısacık bir bilgi yeterli olacak: Yarım kilogram ham nektar toplamak için 900 bin arının bir tam gün çalışması gerekiyor! Yani masaya geldiğinde öncesini hiç düşünmediğimiz bu besinin arkasında çok işçi çalışıyor. Üstelik bu nektarın hepsi de kullanılmıyor, bala çevrilmiyor. Bu aynı zamanda seçicilik demek ve sabır da tüm bunlara eklenince lezzete lezzet katılıyor.
Balın rengi, şeker dengesi ve tadı toplanan nektarların farklılığı sebebiyle çeşitlilik gösterir. Çiçeklerin kokusunu veren aromatik volatin yağı bala da kokusunu verir.
Zaman bala işlemez adeta. Rafta uzun süre dursa da bal bozulmaz. Şekerlenebilir ancak bozulmaz. O şekeri de sıcak suyla çözmek mümkündür. Ayrıca balın şekerlenmesi doğallığının önemli bir göstergesidir.
Balın içinde 15 çeşit şeker bulunur. Ancak bunların bildiğimiz şekerden bir farkı vardır. Bu şekerler sindirime ihtiyaç duymadan doğrudan kana karışır. Bu nedenle vücudumuzun en hızlı ve en çok yararlanabileceği besinlerden biri baldır.